4 Ağustos 2007 Cumartesi

İstanbul - Floransa - Metzingen Hattı

Uzuuuuunca bir aradan sonra herkese merhaba !

Neler yaptım, nerelere gittim, tüm bunları paylaşmak için bilgisayarımın başına geçtim yine

Beklenmedik bir iş programıydı ve bir hafta Floransa'da, bir hafta Stuttgart'ta kaldım... Bugün uyandığımda ise... inanın 1-2 saniye neredeyim ben dedim kendi kendime. Şükür sonunda evdeyim.

İki farklı ülke, iki farklı iklim ve iki farklı yemek kültürü. Buralara her uğradığımda, batı kültürüne her defasında bir kere, bir kere daha hayran oluyorum. Yollarına, düzgün yapılaşmalarına, trafiklerine (iş saatlerinde sıkışık olmasına rağmen, birbirlerine gösterdikleri sabır ve hoşgörülerine). Gözüme kendi memleket manzaralarımızı getirdikçe... biz de bunlara layık değil miyiz? diye düşünmeden edemiyorum.

Neyse şimdilik geçelim bunları....

İşten arta kalan zamanlarda, akşam üstleri biraz çevreyi ve lokantaları gezip görme fırsatım oldu. Yorucu iş seyahatlerinin en keyifli kısmı bence bu bölümü oluyor...

Stuttgart buz gibiydi, Temmuz ayında 17 derece! İnanılır gibi değil. Gitmeden internetten hava
durumuna bakmama rağmen, ancak gözümle görünce inandım. Allahtan tedbirli gitmiştim ama
yine de moral bozucu bir durum.

Almanların yemek tarzı benim damak zevkime pek uygun olmadığı için Stuttgart'ta da İtalyan lokantasına gitmeyi tercih ettim. Üstelik de gittiğim lokantanın yemekleri İtalya'dakilere taş çıkartır cinstendi. O derece başarılıydı. Özellikle Panna Cotta'sı ile Carpaccio'su bir harika. Lokantanın adı "Olio e Pane" idi, yemeklerinin dışında, mimarisi de güzel bir mekan, sanırım minimalist tarzda, öyle denenebilir herhalde çünkü sade ve modern. Malesef o gün yanıma makinemi almadığım için resim çekemedim, o yüzden internetten Olio e Pane ile ilgili resimler buldum, merak edenlere...

Floransa çok sıcaktı, buna rağmen iğne atsan yere düşmez bir durum vardı. Her yer cıvıl cıvıl turist kaynıyor. Eline makineyi kapan gelmiş. Ne görseler çekiyorlar. Ben de havaya kapıldım ha bire resim çekip durdum. Onları ayrıca yayınlıyacağım, çok fazla resim olmuş, henüz bilgisayarıma yükleyemedim.
İçinizde, daha önce Floransa'ya gidenleriniz olmuştur, küçücük bir şehir, birçok yere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Otellerin çoğu pahalı ama en azından mesafeler yakın olduğu için yol ücretinden kurtarıyorsunuz. Lokantalar ise çeşit çeşit. Pahalı ve lüks olanlarının dışında kıyıda köşede kalmış uygun fiyatlı ve çok lezzetli yemek sunan yerler var.

Bunlardan bir tanesi ise "Trattoria Marione". Adresi Via della Spada 27/r50123 Firenze tel: 055 214756.















Toskana yöresinin tipik yemeklerini bu mekanda bulabilirsiniz. Sadece akşam yemekleri icin açık. Aksam 19:00'dan sonra, kapısında, açılmasını bekliyorsunuz. Birçok milliyetten müşterisi var. Japonlar burayı çoktan keşfetmiş bile. Size şu kadarını söyeliyeyim. Eğer bir restoranda Japon görüyorsanız bilin ki orada güzel ve taze yemekler var. Valla ben bunu bilir bunu söylerim, şimdiye kadar da aksini ispatlayacak bir durum olmadı doğrusu.

Marione'den size birkaç yemek önerisi yapabilirim.

"Tagliata di Manzo"


Güzel bir et yemeği.

Ben eti hafif kanlı severim, ama siz daha iyi pişmiş seviyorsanız mutlaka önceden belirtmeniz gerekiyor yoksa az pişmiş geliyor.


Dana etinden yapılıyor, eti yumuşacık. Aslında çok piştikçe biraz sertleşiyor. Az pişmiş olması sizi yerken de rahatsız etmiyor. Sanırım önceden marine ediliyor. Yanında biberiyeli patates ile roka sunuyorlar.

Kullandıkları zeytinyağından olsa gerek mideniz kesinlikle hazım sorunu yaşamıyor.
Bu benim favorim yemeğim.

Bunun dışında bir de "Et soslu Penne" var .

Klasik bir makarna yemeği ama en lezzetlisinden. Belli ki sosu saatlerce pişmiş. Bunu, içindeki etin yumuşaklığından ve aromalı lezzetinden anlıyorsunuz. Bence evde de yapılabilir cinsten. Böyle diyorum çünkü yaptığım Bolonez soslu makarnalarda yakaladığım lezzet bununkisine çok yakın.
Makarnası diri diri. Italyanlar tüm makarnaları aşağı yukarı 8-9 dakika kadar haşlıyorlar, daha fazla değil. Bence çok da iyi ediyorlar çünkü çok lezzetli oluyor.



Size bu ayki etkinlik için kaldığımız otelin kahvaltı köşesinden resimler çektim.



















Sabahları sade ve öz bir kahvaltı: çırpılmış yumurta, salam&peynir çeşitleri. Reçeller, tereyağı, müsli , meyve ve küçük tartöletler.

Tüm bunları geride bırakıp eve döner dönmez, ilk işim sokağın köşesindeki (ailemizin) simitcisine uğrayıp simit almak oldu, özlemişim çok. Tabii yanında çay ve bir de Üsküdar'dan Karaköy'e geçerken, vapurun arkasından martılara bakmak da güzel giderdi ama ben sadece hafta sonu trafiğinde caddede sıkışmış arabaları seyretmekle yetindim :)

Herşeye rağmen insanın memleketi gibisi yok.

Bu duruma şöyle diyebiliriz "Bülbülü altın kafese koymuşlar ille de İstanbul, ille de İstanbul" demiş.


Herkese İstanbul'dan kucak dolusu sevgiler...

11 yorum:

Duygu dedi ki...

Merhaaba Ozlem
Ne guzel anlatmissin, et soslu pennede harika gozukuyorsun. Dogru soyluyorsun, kendi memleketin gibi olmuyor:(Ozlemeye basladim iyice bende!
sevgiler

ayseyaman dedi ki...

Özlem'ciğim ben de sana katılıyorum canim, Japonlar benim bildiğim kadariyla dışarda fazla yemek yemezler, nasıl yaparlar bilmiyorum yemeklerini hep yanlarında taşırlar, iş yerine daha seyahate hiç farketmez! Eğer onlar "Trattoria Marione" keşfetmişler ve oradan yemek yiyorlarsa kesin çok lezzetli bir lokanta olmalı.:)
Ben de etimi hafif pembe, sulu sulu severim. Eskiden anneme dır dır yapardım, "bu et pişmemiş", "kanlı kanlı" diye ama etin lezzeti sanırım biraz da orada! :)
Canim yazina bayildim, gözlemlerini ve resimlerini keyifle inceledim.
Ellerine ayaklarına saglık :)
sevgilerle

Özlem dedi ki...

Duygu'cum,

Yıllar önce, babamın iş durumu yüzünden 6 sene Ankara'da oturmuştuk. Ankara çok derli toplu bir şehir ama benim gönlüm hep İstanbul'daydı o yüzden Ankara'nın en çok sevdiğim tarafı İstanbul'a dönüşü oldu :)
Umarım sen de bir gün gölünün huzur bulduğu yere dönersin.
Yine de yaşanılan her anın keyfini çıkarmak lazım.

Sevgilerimle...

Özlem dedi ki...

Ayşe'cim,

Haklısın, insan olgunlaştıkça, zevkleri de aynı doğrultuda olgunlaşıp gelişiyor. Küçükken sevmediğim birçok şeyi şimdi bayıla bayıla yiyorum :)
Yazıyı beğenmene sevindim. Ama senin serüvenlerin daha heyecanlı :)

Sevgilerimle...

hatice dedi ki...

Özlem'cim sayfamı ziyaretin için teşekkürler, hepside birbirinden güzel tariflerin için ellerine sağlık diliyorum...
açıkcası mikrodalgada yaptığım ilk kek, ama sonuç güzel oldu, sanırım senin fırının 4. konumuna denk geliyor, naçizane şöyle bir tavsiyem olabilir, normal fırın kabından artırdığın hamuru, bir porsiyonluk mikrodalgaya dayanıklı bir kasede deneyebilirsin diyorum sevgiler gönderiyorum...

Özlem dedi ki...

Hatice'cim,

Önerin için çoook teşekkürler. Deneyip sana sonucu bildireceğim.

Sevgiler...

fidaneli dedi ki...

Özlem hn hoşgeldiniz... Acaba ben sizi daha önce neden farkedemedim:) sayfanız çookkk güzelmiş..
görüşmek üzere
fidan

Adsız dedi ki...

Selam,
Hoşgeldin.
Harika anlatmışsın herşeyi.
Görüşmek dileğiyle.
Sevgiler.
www.blogcu.com/semraninmutfagi

Özlem dedi ki...

Sevgili Fidan,

Sayfamı beğendiğinize çok sevindim. Farkedilmiş olmak güzel:) sayenizde ben de sizi tanıdım, sitenizi hemen ziyaret ettim ve çok beğendim, belli ki populer bir site.

Tekrar görüşmek üzere,
sevgiler...

Özlem dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Özlem dedi ki...

Semra'cım,

Merhabalar,
Görüştüğümüze sevindim.

Sevgiler...