13 Ocak 2008 Pazar

Turist Olduk

Yaklaşık 1 haftadan beri, Fransa'dan gelen bir misafirimizi konuk etmektediyiz. "Anne Claire", eşimin arkadaşının kızının arkadaşı, biraz uzuuun bir cümle oldu :) Kendisi buraya staj için geldi, bizimle yaklaşık 3 ay kalacak... hem ben hem oğlum biraz Fransızca pratik yapmış olacağız. Aynı zamanda da ülkemizi temsil etmiş olacağız.

Valla özellikle mutfak kültürünü gayet güzel bir şekilde temsil ettiğimize ve tanıttığımıza garanti verebilirim :) Zira kendisi yemeklerimize hayran, özellikle de bizim evde pişenleri büyük bir iştahla yiyor. Bu beni ne kadar mutlu ediyor anlatamam... Burada kaldığı süre zarfınca da elimizden geldiğince onu gezdirmeye çalışacağız. Sayesinde biz de görmediğimiz yerleri gezme imkanını elde etmiş olacağız.

Biraz da kendi ülkemizde turist olalım di mi :)

Turumuza Kadıköy'den Eminönü vapuruna binerek başladık. Ne çok özlemişim, talebelik dönemimden bu yana yapmadığım birşeydi bu. Vapurla geçilir de, İstanbul'un güzelim simidi ile yanında şöyle demli güzel bir çay içilmez mi? Offf ya ülkemin simidini bile hiçbirşeye değişmem ben...
Hava da o kadar güzel ki, güneş tepede sıcacık... ama yine de geminin dışında oturamadık. Anne Claire, yolculuk boyunca martıların bize eşlik etmesini büyük bir ilgiyle izledi... Bu arada İstanbul'u da çok temiz bulduğunu söyledi. İnsan içinde yaşayınca bazı şeylerin farkına varamıyor mu ne... gerçekten temiz bir şehre mi sahibiz ?

SNC10160

Turumuza önce Yerebatan Sarnıcını ziyaret ederek başladık. Ne kadar büyülü bir atmosfer... Masal ülkesi gibi...Hayallere dalıp gittik... Yürürken tepeden şıp şıp su damlıyordu. Anne Claire, yerler ıslak olduğu için bir iki kere kayma tehlikesi atlattı, ama benim ayaklarımda araba tekeri gibi altın kalın lastikli çizmelerimle bana mısın demedim :)

My creation

Sarnıcın içinde bir sürü balık vardı... İnsanlar sarnıcın içine dilek paraları atmış hep, ışık vurdukça pırıl pırıl parlıyordu...

SNC10169


İçerde anlatılan gerçek bir tarih var tabii ama bunun yanısıra mitolojik hikayeler de var. Sarnıcın içinde heykelleri bulunan Medusa başları ile ilgili hikayeler var ve bir rivayete göre Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücüdu ile övünen bir kızmış. Uzun zamandan beri Yunanlı Tanrı Zeus'un oğlu Perseus'u sevmekteymiş. Bu arada Tanrıça Athene'de Perseus'u sevmekte ve Medusa'yi kıskanmaktaymış. Bunun için Tanrıça Athene Medusa'nın saçlarını korkunç yılanlar biçimine sokmuş. Artık Medusa kime baksa, baktığı kimse taş kesilirmiş. Daha sonra onu bu biçimde gören Perseus heyecanla Medusa'nın büyülendiğini düşünerek başını kesmiş, başını eline alıp düşmanlarını taşa çevirerek bir çok savaş kazanmış.

My creation



Yine bir söylentiye göre Medusa Yunan Mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgonadan birisiymiş. Bu üç kız kardeşten yalnızca yılan başlı Medusa olumluymuş. Ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahipmiş. O dönemde büyük yapıarı ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla Gorgona kafalarının resim ve heykellerinin konulduğu, Medusa'nında bu düşünceyle buraya konulduğu zannedilmekteymiş.

Hikaye ne olursa olsun, umarız Medusa bizim karşımıza çıkmaz diye dua ettik. Taşa dönüşmek hiç de hoş olmazdı herhalde :)






Neyse, buradan çıktıktan sonra ikinci durağımız Ayasofya oldu. Ne kadar muhteşem bir yapıt.





İçeri girer girmez tarihin kokusu hemen etrafımızı sardı. Ne garip bir duygu, sanki etrafımda o çağlarda yaşamış insanların ruhlarını hissettim, sanki onlar hala o boyutta yaşamlarına devam ediyorlar, biz de bu boyutta kendimizinkine...



My creation

İçerde dolaşırken başımızı tavana kaldırıp sürekli "Aaa şuna bak, aa bunu gördün mü, vay be..." demekten kendimizi alamadık.


Yazık ki kilise olduğu dönemde yapılan tüm freskler camii olduktan sonra kapatılmış... daha sonra yakın geçmişte bu fresklerin bir kısmını ortaya çıkarmışlar. Sanırım içerde bu sebepten sürekli restorasyon yapılıyor. Gerçekten çok etkileyici idi.

My creation



My creation

Ama gezimizin en etkileyici kısmı Sultanahmet camii idi.

Şöhreti “Mavi Camii” olarak bilinen eserin asıl adı I. Sultan Ahmet Camiidir.

1609-1616 yılları arasında Sultan I. Ahmet tarafından Mimar Sedefkar Mehmet Ağa'ya yaptırılmış. Mimar esas mesleğine yakışır şekilde, cami içerisini kuyumcu titizliği ile dekore etmiş. Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Cami büyük bir kompleksin içerisinde bulunurmuş. Bunlar bir kısmı zamanımıza gelemeyen sosyal ve kültürel içerikli yapılarmış. Caminin mimarı klasik Türk sanatının ulu mimarı olan Koca Sinan’ın öğrencisiymiş ve caminin yapımında hocasının daha önce denediği bir planı, daha büyük ölçüde uygulamış.
Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camisi imiş. Bir efsaneye göre dönemin padişahı I. Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiş. Ama kaplamada kullanılacak olan altının değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiş.

My creation

İçerisi gerçekten çok büyüleyici idi. Bi süre içeride oturup o gizemli havayı içimize iyice sindirmek istedik, daha sonra avluya çıktık. Tam o sırada ezan okunması çok hoş bir tesadüf oldu. Şimdiye kadar kaç kere duymuşumdur bilinmez ama ezan sesinin beni şimdiye kadar bu kadar etkilediğini hatırlamıyorum. Tüylerim diken diken oldu, neden bilmiyorum ama göz yaşlarıma hakim olamadım ve gizlemek için gözlüklerimi takmıştım ki bir de ne göreyim bizim Anne Claire de ağlıyor. Demek ki , hangi dinden olursa olsun etkileyci olan birşey varsa herkes etkileniyor.

My creation

Karnımız iyice acıkmıştı, tabii uğranılacak tek bir yer vardı. O da meşhur Sultanahmet köftecisi. Güzel bir mekan. Duvarlarında, buraya uğramış ünlülerin el yazılarıyla yazılmış kağıtlar bulunmaktaydı. Tabii birer porsiyon köfte ve piyaz yedik. Peşine de irmik helvası. Son derece lezizdi.



Turumuzun son durağı ise kapalıçarşı oldu. Rengarenk kumaşlar, pashminalar, sedef kakmalı tavlalar, mineli çay bardakları... ama gözümüz pullu pullu dansöz kıyafetlerine takıldı :) Ha bi de taklit çantalara, ama Anne Claire'i bu konuda uyardım, çünkü Fransa bu konuda ciddi yasaklar koymuş olan bir ülke. Çantalar o kadar gerçeğine yakındı ki alıp almamak konusunda epeyce bir düşündü.

Çok yorulduğumuz için, Bedestende kısa bir tur yaptıktan sonra hem dinlenmek hem de yemeğin üstüne iyi gider düşüncesiyle "Şark Kahvesi"nde Türk kahvesi içtik. Yorgunluğumuzu kahve ile giderdikten sonra da evin dönüş yolunu tuttuk.


Tabii güzel İstanbul'un daha gezilecek ve görülecek o kadar çok yeri varki. Artık bir başka sefere....



Herkese kocaman sevgiler...

Kıymalı Börek

SNC10229

Dün gezimizden sonra, ki size bundan bir sonraki yazımda bahsedeceğim, eve gelince sade bir akşam yemeği yemek istedik. Her zaman buzluğumda hazır yufka bulunur, hemen dışarı çıkartıp çözülmesini bekledim. Böylece kıymalı böreğimizi yapmaya koyuldum.

Malzemeler

  • 4 yufka
  • 2 yumurta
  • 1/2 su bardağı sıvıyağı
  • 1 su bardağı süt

    içi için:
  • 400 gr kıyma
  • 2 soğan
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağı
  • 1 yemek kaşığı salça
  • 2 yemek kaşığı kurutulmuş maydanoz
  • kimyon, tuz, karabiber

Yapılışı
İnce doğradığınız soğanları, yağda kavurun, peşine kıymayı atıp kavurma işlemine devam edin. Tuzu ve karabiberi ilave edin, 1-2 dk kavurduktan sonra salçayı ve kimyonu ekleyin. Maydanozları da ilave ettikten sonra ocaktan alın.
Böreğin sosu için; yumurta, süt ve sıvıyağını bir kapta çırparak karıştırın. Ben sosuna her zaman biraz tuz da ilave ederim. Fırın tepsisini yağlayıp, içine 1. yufkayı yayın, kenarlardan taşan kısımları kesip üzerine koyun. Sostan üzerine biraz gezdirerek dökün. 2. yufkayı da aynı şekilde üzerine yayın, taşan parçaları da kıvırıp içine alın. Hazırladığınız içi, 2. yufkanın üzerine güzelce yayın. Sostan biraz döküp, sırasıyla 3. yufka, sos ve 4. yufka ve sosun geri kalanı olmak üzere böreği tamamlayın.
Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 35 dk kadar pişirin.

Afiyet olsun !

12 Ocak 2008 Cumartesi

İrmik Pastası

SNC10258

Bu tarif anneme ait. Bunu yapmasını çok sevdiğim için şimdi kendi evimde aklıma geldikçe ben yapıyorum.
Çok basit bir yapımı var. Arada sırada canım tatlı çektiğinde yapıp soğuması için hemen dolaba koyarım çünkü soğuk soğuk daha leziz oluyor.


Hemen tarif edeyim;



Malzemler
  • 4 su bardağı süt
  • 1 su bardağı irmik
  • 1,5 su bardağından biraz az şeker
  • 1 paket vanilya
  • 100 gr tereyağı

Yapılışı

Vanilya hariç tüm malzemeleri karıştırın. Karışım koyulaşmaya başlayınca vanilyayı da ekleyin, koyulaştıktan sonra ocaktan alıp bir kalıba aktarın ve soğumaya bırakın. İyice soğuduktan sonra buzdolabına koyup bir süre beklettikten sonra kalıbı ters çevirip servis tabağına koyun. Ben üzerine çikolata sos ile sunuyorum. Sizler dilerseniz tarçın serperek de sunabilirsiniz.

SNC10262

Afiyet olsun !

10 Ocak 2008 Perşembe

Ispanaklı Börek

SNC13670


Çok şaşırdım. Bizim evde en sevilen börek ıspanaklı olduğu halde, hiç yayınlamamışım. Oğluşumun en çok sevdiği börek ıspanaklıdır, eh hal böyle olunca da genellikle de ıspanaklı börek yapılır... Nasıl olduysa, demek ki hiç resmini çekip sayfama koymayı akıl edememişim. O gün bugünmüş demek ki.

Normalde ıspanaklı böreğin daha basit versiyonlarını da yaparım, ıspanaklı bir böreğin kaç çeşidi olabilir ki dediğinizi duyar gibi oluyorum... mesela peynirli ıspanaklı olabilir, bu tariftekinin aksine yoğurt olmadan ıspanaklı börek falan şeklinde sayılabilir... ama malzemesi bol olan bu tarif de çok lezzetli oldu. Şiddetle tavsiye ederim.

Sanırım Montignac rejimine göre de en sağlıklı hamur işi de bu oluyor, yani kıymalı böreğe göre... Karbonhidrat ile proteinin bir araya gelmemesi gerekiyordu değil mi? Herneyse, bence lezzetli olduğu sürece her türlü muzur karışımları deneyebilirim :)

Şimdi hemen yapılış kısmına geçmek istiyorum;

Malzemeler

  • 4 yufka
  • 3 yemek kaşığı yoğurt
  • 2 yumurta
  • 1 çay bardağı sıvıyağı
  • 1 bardak süt

içi için:

  • 500 gr ıspanak
  • 2 soğan
  • 1 kahve fincanı sıvıyağı
  • tuz, karabiber

My creation

Yapılışı
Ben ıspanak yıkamaktan pek hoşlanmadığım için, maalesef dondurulmuş olanını kullanıyorum, tabii biraz zamandan da tasarruf etmek için. Ama sizin imkanınız ve zamanınız var ise tazesini kullanın tabii, taze sebzenin yerini hiç birşey tutmaz. İnce doğradığınız soğanları, yağda kavurun, peşine ıspanakları atıp kavurma işlemine, ıspanaklar yumuşayıp küçülene kadar devam edin. Tuzu ve karabiberi ilave edip, ocaktan alıp kenarda bekletin.
Böreğin sosu için; yumurta, yoğurt, süt ve sıvıyağını bir kapta çırparak karıştırın.
Fırın tepsisini yağlayıp, içine 1. yufkayı yayın, kenarlardan taşan kısımları kesip üzerine koyun. Sostan üzerine biraz gezdirerek dökün. 2. yufkayı da aynı şekilde üzerine yayın, taşan parçaları da kıvırıp içine alın. Hazırladığınız ıspanaklı içi, 2. yufkanın üzerine güzelce yayın. Sostan biraz döküp, sırasıyla 3. yufka, sos ve 4. yufka ve sosun geri kalanı olmak üzere böreği tamamlayın.
Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 45 dk kadar pişirin.
İşte size mis gibi bir börek. Ne duruyorsunuz çayı da demlesenize !

Afiyet olsun !

9 Ocak 2008 Çarşamba

Limonlu Kakaolu Kek

SNC10148

Çayın yanında en çok ne iyi gider ? Şöyle güzel bir kek...
Bakalım bunu beğenecek misiniz...

Akşamları yemekten sonra çay içmek bir alışkanlık haline geldiği için bari yanında birşeyler yapayım diyorum.

Dün akşam mozaik pastamız bitince kolları sıvayıp bu keki yaptım.

Nasıl yaptığıma gelince... anlatayım...

Malzemeler
  • 3 yumurta
  • 2,5 su bardağı un
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı sıvıyağı
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 limon suyu ve rendesi
  • 2 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilin
  • 1 kahve fincanı kakao

SNC10128

Yapılışı

Yumurta ve şekeri iyice çırpalım. Peşine sıvıyağı ilave edip çırpmaya devam edelim. Ardından limon suyu rendesi ve yoğurdu ilave edelim. Biraz çırptıktan sonra, unu, kabartma tozunu ve vanilini ekleyip karıştıralım.

Kek hamurunu ikiye ayırıp, karışımın yarısını kek kalıbına dökelim. Ayırdığımız hamurun diğer yarısına ise kakaoyu katıp karıştıralım ve kalıptaki sade karışımın üzerine dökelim.

Önceden ısıtılmış 160 derece fırında 45 dakika kadar pişirelim.

Kek biraz ılındıktan sonra kalıptan çıkarıp servis edelim.



Afiyet olsun !

5 Ocak 2008 Cumartesi

Mantar ve Kestaneli Ic Pilav

SNC13660

Bu pilavı yılbaşından önce yayınlayacaktım, yılbaşı mönüsü hazırlamak isteyenlere fikir verir diye ama zaman sorunu yaşadığım için maalesef yetiştiremedim. N'apalım... olsun... sonuçta her zaman yenebilecek bir lezzet. Özellikle benim gibi kestane severlerin kaçırmaması gereken bir pilav...

Nasıl yaptığıma gelince... anlatayım:


Malzemeler
  • 2 su bardağı pirinç
  • 2,5 su bardağı tavuk suyu
  • 1 soğan
  • 100 gr tereyağı
  • 1 su bardağı kültür mantarı
  • 1 tatlı kaşığı tepeleme dolmalık fıstık
  • 1 tatlı kaşığı tepeleme kuşüzümü
  • 1/2 çay kaşığı yenibahar
  • 1/2 tatlı kaşığı toz şeker
  • 1/2 çay kaşığı karabiber,
  • tuz
  • 1 çorba kaşığı ince kıyılmış maydanoz
  • 1 su bardağı haşlanmış kestane

Yapılışı

Pilavı yıkayıp süzün. Tereyağı ile birlikte tencereye alıp pirinçleri yakmadan kavurun. Yemeklik doğranmış soğanları da ekleyip kavurma işlemine devam edin. Sonra sırasıyla fıstık, üzüm ve küçük küçük doğradığınız mantarları ilave edin. Mantarlar suyunu salıp çektikten sonra, tuzu, karabiberi, şekeri ve sıcak tavuk suyunu ilave edin. Pilavın üstü göz göz olunca hemen altını iyice kısıp 20 dk pişmeye bırakın.

Sürenin sonunda tencerenin altını kapatıp yenibahar, maydanoz ve kestanelei ilave edip demlenmeye bırakın.

Afiyet olsun !